13 Kasım 2008 Perşembe

CİNSİYET UÇURUMU

Bugün gazetede okuduğum bir haberle sarsılıyorum. ‘Dünya Ekonomik Forumu Raporuna’ göre Türk kadını ‘ekonomik cinsiyet uçurumu’ açısından 128 ülke arasında 121. sırada.

Neye şok oluyorum ki? Taciz zanlılarının savunulduğu bir ülkede kadının ekonomik cinsiyet uçurumu açısından dünyada neredeyse son sırada olmasına neden şaşırıyorum?

Kadın erkek tartışması yapan herkese kızmakla geçirdim hayatımı. İnsan tartışması vardı bana göre, neyin nesiydi bu, cinsler ayrımı yaratarak bir yere varmaya çalışmak. Aynı çatıyı paylaştığı elmanın öbür yarısına karşı mücadele eden kadınlarla görüş ayrılığı içerisinde olduğum birçok nokta olmuştu hala da olduğu gibi. Mücadelelerini yanlış bir söylem üzerinden yürüttüklerini düşünüyordum.

Şimdilerde başka bir şeyi daha farkediyorum. Bu saçma sapan söylemleri üretenlerin aslında haksızlığa falan uğradığı yoktu. Bunların birçoğu kadına yapılan gerçek haksızlığın ne olduğunu bile bilmiyordu. Birilerine yapışarak hayatını devam ettirmeye çalışan bu tiplemeler, söyleyecek başka bir şeyleri olmadığı için toplumda yer edinmek adına konuşuyorlardı. Kadının gerçek derdi daha yenilerde asıl muattapları taraflarından su yüzüne çıkartılıyor.Zaten sessiz, ezilen bir çoğunluk vardı ki onların bir duruş sergilemesinden bahsedilemezdi. Yazgıları doğduğu ilk günden çizilir bu kadınların.

Kadın ciddi bir şiddet altında. Kadınlara şiddet uygulayanlar sadece eşler de değil. Toplumsal kabüller kadını eziyor; kadınlar analarının, babalarının, kardeşlerinin baskısı altında yıpratılıyor önce. En ilginç olanı bu silsile içerisinde annelerin de yer alıyor olması. Sonrası malum, eti senin kemiği benim yaklaşımı.

Şiddete kadınlar da erkekler de maruz kalıyor elbette. Bu ister darp, ister taciz, ister ekonomik boyutuyla olsun insanoğlu yaşadığı toplumun nitelikleriyle doğru orantılı olarak yaşıyor şiddeti farklı boyutlarıyla. Ancak bizim gibi gelişmeye direnç gösteren bir ülkede kadınlar biraz daha şanssız. İkinci sınıf gibi algılanıyor. Bunu gerçek pompalayıcıları yine kadınlar. Son günlerde televizyonlarda boy gösteren tacizcinin yeni yetme eşi de bunun bir göstergesi. Her ne kadar güneş gözlüğüyle ifadesini saklamaya kalkışsa da devekuşu örneğine benzetiyorum ben kendisini.

Bu noktada ben kadınlara seslenmek istiyorum. “Uyanın.” “Bu toplumun gelişimine direnç götermek yerine destekleyici olun.” diyorum. Sayın beyler “Annelerinizin, kız kardeşlerinizin, kızlarınızın, eşlerinizin, sevgililerinizin saygınlığını düşünerek hareket edin” demek istiyorum.

Tabularından, kabuklarından, sıyrılamayan bu ülkenin bu tür şeyleri daha ne kadar zaman çekmek zorunda olduğunu düşünmek bile istemiyorum

Serap YENİLMEZ
13.11.2008

27 Mart 2008 Perşembe

CERVANTES MÜZESİ - VALLADOLID

21 Mart 2008 Cuma

ÇEL'İK GENÇLİK

Dün gece Kanal D ‘de yayınlanan Mehmet Ali Birand’ın programını izledim geç saatlere kadar. Katılımcıların çoğunluğunun üniversite öğrencisi olduğu programda bir şey çok dikkatimi çekti. Düşünceleri tarafımdan kabul görebilirdi görünüşte, ancak biçim son derece yanlıştı, tutarsızdı. Sanki ağızlarında sakız varmış gibi konuşuyordu hepsi.Çeldiricilere yenik düşmüş bir gençlik... Hoş bir yandan kendi kuşağıma da bakıyorum, kendime, benden öncekilere. Kimler çel(diril)medi ki. Kimler.... Ahhh ahhh.... Maddenin içerikten daha önemli olduğu, söylemin gerçeklerin önüne geçtiği günümüz dünyasında kimler yanılmadı ki...

1 Şubat 2008 Cuma

29 Ocak 2008 Salı